Santorini
Santorini'ye geldiğimizde liman olmadığı için gemimiz açıkta demir attı. Biz de teknelerle kıyıya geçtik. Santorini'nin merkezi olan Fira'ya ulaşmak için iki ulaşım seçeneğimiz olduğu söylendi. Biri teleferik (cable car), diğeri ise "eşek"miş! Evet, yanlış duymadınız eşek :) Biz tabi ki çoğunluğun yaptığı gibi teleferiği seçtik. Aslında Bora ile eşek sırtında bir yolculuk nasıl eğlenceli olurdu kimbilir! :) Düşünmedik değil gerçi ama epey uzun sürdüğünü öğrenince vakit de kaybetmek istemedik. Teleferik için bilet alıp sıraya girdik.
Santorini teleferik
Güzel bir sistem kurmuşlar, nostaljik resimlerle de teleferiğe binilen alanı bile turistler için çekici hale getirmeye çalışmışlar. Bir kabine maksimum 6 kişi binebiliyor. Bizim delikanlı da 7. kişi oldu ve sırt çantamız, bebek arabamız ile teleferik kabinine yerleştik. Binince gördük ki, öyle Taksim'den İTÜ Maçka kampüsüne giden teleferik gibi değil, epey dik ve tehlikeli görünen, sanırım öyle de olan bir teleferikmiş bu! Bizim erkekler ağzı kulaklarında güle oynaya çıktılar tepeye, ben de hafif hafif sallanan ve okyanusun üstündeymişim hissi yaşatan teleferikte sürekli fotoğraf çektim. Manzara harikaydı! Tek kelimeyle harika! Başka birşey söylemeye gerek yok...
Bora hayatındaki ilk külahta dondurmasını Santorini'de yerken...
Bora hayatında ilk kez teleferiğe binmişken...
(Ağustos 2013)
Teleferikten çektiğim fotoğraflardan biri
Volkanik bir ada olan Santorini'nin bir kısmı söylenene göre bir patlama sonrası kopmuş. Adanın bir bölümü uçurum, bir bölümü ise deniz seviyesinde ve çok güzel plajlara sahip... Teleferikle ulaşılan Fira köyü 260 metre yükseklikte, dik bir uçurumun kenarına kurulmuş. Fira'da bir Ege klasiği olan mavi boyalı kapı ve pencereleriyle, bembeyaz badanalı çatısız evler sizi karşılıyor.
Bu gizemli volkanik adaya tüm manzaraya hakim olabileceğiniz bir noktadan, teleferikten veya gemiden bakarken adanın yamaçlarına kar yağmış gibi görüyorsunuz. Temizlik, yalınlık ve düzen hissi veriyor. Evlerası varmış inşa edilirken genelde birbirlerinin güneşini ve manzarasını engellemeyecek şekilde inşa edilmişler. Hemen hepsinin deniz manzarası varmış.
Fira'nın dar ara sokaklarında, çarşısında gezerken birbirinden renkli ve şirin dükkanlar gördük yine. Caldera manzaralı cafe ve restaurantlarda insanlar gün batımını izleyerek keyif yapıyorlardı. Santorini dünyada romantizmi simgeleyen yerlerden biriymiş ki bence kesinlikle hakediyor! Bu nedenle evlilik ve balayı için en çok tercih edilen yerlerden biri haline gelmiş.Oia Köyü evlenmek için en çok tercih edilen yermiş ve rezervasyonlar 5-6 ay öncesinden yapılıyormuş. Brad Pitt ve Angeline Jolie'nin de Oia Köyü'nde bir evleri varmış. Oia Köyü'nün populerliği 16. yüzyıldan beri artarak devam etmiş. O zamanlarda gemi kaptanları buradaki Cave House'lara (Mağara Evler) yerleşmeye başlamışlar.
Adaya bebekle veya çocukla gitmeyi düşünecekler olursa buranın yürümek ve gezmek için çok zor bir ada olduğunu söylemem gerekir. Adanın yerleşim yerlerinde yollar düz değil, basamak basamak...Dolayısıyla bebek arabasıyla gezmek çok kolay olmuyor. Biz Mehmet'in sabrı ve üstün gayretleriyle bu zorluğu hiç hissetmeden adanın büyük bölümünü gezdik :)
Adanın heryerinde rastlayabileceğiniz eşek sembollerinden :)
Biz Santorini'de denize girmek istemedik. Sebebi sadece adanın ve manzaranın tadını doya doya çıkarmak... Ama tekrar gidersek Santorini'nin siyah taşlı plajlarında denize girmeyi isteriz! En populer plajları Kamari ve Perissa, denize girmek için önerilen yerler...
Buraya tekrar gelirsek mutlaka adada bu muhteşem manzaraya hakim şirin butik otellerde konaklamayı istiyorum. Ada bir günde gezilebilecek biryer değil, gezmek için en az iki güne ihtiyaç olur, doya doya yaşamak içinse bence en az bir haftaya...
Herkese sevgiler,
Derya