Dışarıda lapa lapa kar yağarken sonbahar görüntüleri içeren bir gezi postu nasıl gider sizce? Bu Ekim ayında Bora ile 5 günlüğüne Sırbistan'a gittik. Bizi Sırbistan'a alıp götüren sadece bir akşam Belgrad'la ilgili gelen bir e-mail oldu. Uçak biletlerimizi alıp, otel rezervasyonumuzu yaptırdıktan sonra Sırbistan'da nerelere gidilir, ne yenir, ne içilir araştırması yaptık hızlıca. Unutmadan söyleyeyim, Sırbistan Türkler'den vize istemiyor. Birçok kişinin görüşünün aksine Sırplar'ın çok sıcak ve yardımsever insanlar olduğunu gördük tüm gezimiz boyunca ya da bize onlar denk geldi ;)
Otelimiz Sırbistan'ın en büyük şehri ve başkenti olan Belgrad'ın merkezindeydi. Tüm ülkenin nüfusu 7,5 milyon civarında bu nüfusun 1,5 milyon kadarı Belgrad'ta yaşıyor. Şehrin orjinal ismi Beograd "Beyaz Şehir" anlamına geliyor. İlk gün otelimize yerleştikten sonra yemek yemek ve şehir merkezini, gezilecek yerleri hızlıca keşfetmek için dışarı çıktık. Knez Mihailova Caddesi Belgrad'ın en kalabalık ve ünlü caddesi. Kimileri bizdeki İstiklal Caddesi'ne benzetiyor olsa da tam da İstiklal Caddesi gibi değil bence. Birçok tarihi yapının bulunduğu caddede, mağazalar, alışveriş merkezleri, caddeye masalarını çıkarmış cafe ve restaurantlar bulunuyor. Biz de biraz gezdikten sonra yemek için Knez Mihailova'nın başındaki restaurantlardan birine oturduk. Biliyorsunuz Bora her zaman gezmeyi sever ve çok uyumlu bir bebek-çocuktur :) Ama o akşam babasıyla birazcık inatlaştı :) Aşağıdaki bakışmalardan anlayabilirsiniz ;)
Yemektan sonra caddede ve Belgrad'ın ara sokaklarında biraz gezindik. Mağazalarda fiyat araştırması yaptık ;) Gördük ki mağazaları Türk müşteriler istila etmiş! Birbirlerine "Ayy o ne güzel bir kazakmış! Şunun büyük bedeni yok mudur acaba?" diye soran alışveriş meraklısı Türk kadınlarını görünce sıkıldım ve mağaza gezimi sonlandırdım ;)
Ertesi gün Nikola Tesla Müzesi'ne gitmek için yola çıktık. Yolda torununu bebek arabasıyla gezdiren bir amca ile tanışıp sohbet ede ede müzeye doğru yürüdük. Amca bize hayatını, eşini, kızını, Türkiye'yle ilgili tüm bilgisini aktarıp bize müzenin yolunu da tarif edip yanımızdan ayrıldı. Biz Mehmet'le her taşın, böceğin yanında fotoğraf çeke çeke ilerlerken bir sonraki köşebaşından amca bebek arabasıyla önümüze tekrar çıkıverdi! "Dayanamadım, nasılsa torunumu gezdirmektan başka işim yok. Ben sizi müzenin kapısına kadar götüreyim diyerek geldim."dedi, bu sıcaklığıyla bizi şaşırttı ve mutlu etti :) Ki müze öyle bulunamayacak kadar zor biryerde de değildi, sanırım amca bizimle muhabbet etmeyi sevdi :)
Bu arada Belgrad'ta İngilizce bilen çok insan yokmuş gibi geldi, her birşey sormak istediğiniz insan İngilizce bilmeyebiliyor...Bazı yerlerde garsonlar bile...Aklınızda olsun ;)
Belgrad'ta binaların büyük bölümü mimari olarak çok hoş dizayn edilmiş. Ancak birçok bina da eski ve bakımsız. Belgrad'ta gezerken ekonomik olarak çok güçlü bir ülkede olmadığınızı hissediyorsunuz. Tüm gezimiz boyunca anladık ki Sırplar'ın kendilerine has ve bize güzel gelen bir mutfak kültürleri yok. En azından damağımıza hitap etmiyor. Her köşe başında pizzacılar var. Akşamları insanlar iş çıkışında ayak üstü pizza dilimleri alıp kokteyl masası veya bar masası şeklinde kaldırımlara kurulmuş cafe standlarında pizzalarını iştahla yiyorlar. Bir de her köşe başında mis gibi kokular eşliğinde şirin sarı büfeler içinde mısır patlatan Sırp güzeli kızlar var :) Yemek yemek için hep şık, güzel restaurant veya cafe arayışımız oldu. Bir akşam Vapiano'da, diğer akşamlar Kelvin Cafe'de, bir gün de Sava Nehri kıyısında bir restaurantta yemek yedik. Kelvin Cafe'yi özellikle çok sevdik, harika müzikleri ve harika pizzaları vardı! Latte'si ve tiramususu da çok güzeldi... Keyifle ve rahatça oturulabilecek bir cafe...
Emziğinden vazgeçemeyen Boracan ve babası
Derya'nın vazgeçemediği pizzalar :)
Müze'de her saat başı Tesla'nın hayatıyla ilgili sunum yapılıyor, turist grubunun toparlanmasının ardından İngilizce sunum ve deneyler başlıyor. Tabi ki ben de deneye katıldım! Hiç geri kalır mıyım? :) İnsan vücudundaki elektirik ile floresan lambaları çalıştıran bir mekanizma içinde deneye katıldım. Bir de ne olduğunu sonradan unuttuğum ve beni biraz korkutan başka bir deneye! :)
En küçük müze ziyaretçisi Bora Nikola Tesla Müzesi'nde Tesla'nın hayatının sunumunu dinliyor, hem de İngilizce!
Deneye katılan ben :) Elimin acısından çığlık atınca herkesi böyle güldürdüm :)
Bora'nın hayran bakışları
Bora kendine pizza boyuyor
Özellikle Kalemegdan, Tuna ve Sava Nehri kıyılarındaki gezilerimizi bir sonraki postta anlatacağım.
Herkese sevgiler,
Derya
vize istemediklerini bilmiyordum, seninle öğrenmiş oldum ;) Boranın size gezilerde sorun çıkartmaması ne güzel. Akıllı bıdık o annesi :)
YanıtlaSilGezinin devamını sabırsızlıkla bekliyorum.
Evet canım biz de sonradan öğrendik, hızlıca organize olup bir sonbahar tatili yapalım dedik Ekim ayında:) Boracan akıllı bıdık doğru, büyümüş de küçülmüş :) Siz de gidersiniz umarım, nehir kıyısı özellikle görülmeye değer...
SilSevgiler
Ne güzel gezmişsiniz, özendim valla:)
YanıtlaSilBenim oğlum da doğsun büyüsün de hemen gezelim istedim bir an:)
Sağlıkla kucağına al bak zaman çabuk geçiyor göreceksin, ilk günler en zor olanı...Sonra bu bebişler birer lokuma dönüşüyor. Rahat rahat gezersiniz sonrasında :)
SilYine çok güzel bir gezi olmuş,senin ve ailenin adına sevindim Derya'cım..Bizlerede rehberlik etmiş oluyorsun böylelikle..Paylaşım için teşekkürler sevgiler:)
YanıtlaSilÇok teşekkürler canım, daha güzel gezilere gitmek size de nasip olsun ;) Nedense bloglarım listesinde senin postlarını göremiyordum ve merak ediyordum son zamanlarda, yorumuna çok sevindim, özlemişim :)
Silboşuna dememişler hayat gezince güzel.mutluluğunuz daim olsun :)
YanıtlaSilSağol Canım benim, çok teşekkürler :)
YanıtlaSilGezi yazilarina bayiliyorum. Cok guzel bir gezi olmus sizinki de. Col guzel fotograflar
YanıtlaSilSevgilerimle :)
Sevgili Aner, ok teşekkür ederim :)
Sil