Sayfalar

23 Haziran 2013 Pazar

Bolu Gezisi ve Çocuk Sevinci

İki hafta önce şirketten bir grupla hem bölüm toplantısı hem de renkli outdoor aktiviteleri içeren bir gezi için Bolu'ya gittik. Otelimiz Bolu Gazelle Resort Karacasu mevkiinde yamaçta, ormanın kıyısında konuşlanmış bir oteldi. Odama gider gitmez ilk işim balkona çıkıp manzaraya bakmak oldu.  Bu harika çiçekler ve manzarayla karşılaşıp temiz havayı solumak haftanın tüm yorgunluğunu aldı sanki...


Sabah uyanır uyanmaz balkona çıktığımda ise bu şirin masmavi vosvosu gördüm :) Akşamın loşluğunda farketmemişim.


Grupla kahvaltının ardından yanımıza yağmurluklarımızı, pet şişelerde suyumuzu ve elmalarımızı da alarak trekkinge çıktık. Günlük güneşlik havaya rağmen Bolu'da ne zaman yağmurun geleceği belli olmazmış, yapmurluklar ondanmış. Yolu, patikası bile olmayan ormanın içinden güle oynaya yürüyerek, tırmanarak yürüyüşümüze devam ettik.


Bu güzel gölü ve küçük balıkçı adamı varış noktamızda bulduk! "Merhaba, fotoğrafını çekebilir miyim?" dedim, "Evet" anlamında başını salladı. "Adın ne senin yakışıklı?" dedim. "Kaajım" dedi."Demek Kaajım? Çok tatlısın Kaajım :) " dedim ve bir daha göremeyeceğim bu küçük adama veda ettim...


Trekking dönüşü otelde bizi güzel bir sürpriz bekliyordu. Ne mi? Tabi ki bahçede"mangal keyfi"...  Herkes odalarına koşup yarım saat içinde duş alıp, giyinip mangala koştu! Herkes çok acıkmış ve yorulmuştu; iyi geldi. Ardından öğleden sonraki aktivitemize geçmek için Macera Akademisi' nin eğitmenleriyle buluştuk.Kendi içimizde küçük gruplara ayrılıp demonte parça ve malzemelerle bisiklet yapacaktık! Her grup kendi yaptığı bisikletin güvenli ve sağlam olup olmadığını test edip bisikletleri ihtiyacı olan küçük ilkokul çocuklarına hediye edilmek üzere paketleyecekti. Çocuklar Bolu'nun köylerinden birinde bulunan bir ilkokuldan öğretmenleri tarafından belirlenmiş ve isimleri etkinliği düzenleyen şirkete bildirilmiş 3 ufaklıkmış.


Bisikletleri monte edip tamamladıktan sonra süsleyip, çocuklara götürülmesi için kamyonete gönderecektik. Her gruba kim için bisiklet yaptığının bilgisi verildi ve çocuklara hitaben renkli kağıtlara mektuplar yazıp zarfladık. Biz 10 yaşındaki Murat için yapıyormuşuz fıstık yeşili cici bisikleti :) Herkes el birliğiyle bisikletleri
tamamladı. Kimi lastikleri şişirdi, kimi direksiyonu monte etti... Biz bisikletleri yaparken bir yandan yağmur bastırdı, hem de bardaktan boşanırcasına...Bisikletleri tentelerin altında yapıyorduk Allah'tan ve yağmurlukları kullanma zamanıydı :)


Bisikletimizi tamamladıktan sonra bisiklete isim vermek için epey uğraştık. "Murat'ın Ferrarisi" mi desek? "Yeşil Kiraz" mı desek? "Murat'ın Bisikleti" mi desek diye düşünüp durduk. Balonları şişirdik, rafya kağıtlarıyla süsledik...Bisikleti sürüp fren testi yapma görevi de bana düştü! "Hadi tüm gruplar bisikletlerin yanında toplansın ve çocuklara göndermeden önce bir hatıra fotoğrafı çektirelim!" dedi eğitmen. Yan yana dizildik fotoğraf için bisikletlerimizle, fotoğrafımız çekildi. Tam dağılmak üzereyken otelin yan tarafından 3 tan ufaklığın bize doğru koştuğunu gördük. Neşeyle, gülen yüzlerle bize doğru koşuyorlardı. Önce çok şaşırdık, sonra anladık. Sürpriz hem onlara, hem de bizeydi! Gruptaki bayanlar göz yaşlarına hakim olamadılar, erkekler de çok duygulandı tabi... Hemen çocuklarla kucaklaşıp tanıştık.


Kendilerini bekleyen bir sürpriz olduğunu tahmin etmişler ama bisiklet olduğunu düşünmemişler. Bizim Murat, "Kara Murat" bisikletine dokunur dokunmaz bakın işte böyle gülümsedi. Kalbi küt küt atıyordu, sarıldığımda hissettim :) Gözlerindeki ışıltı, mutlulukları bize de geçti :) "Murat, bisikletinde beğenmediğin birşey var mı?"dedik. "Şu balonlar olmasaydı daha iyiydi" dedi :) Hemen çıkardık balonları ve onu bisikletiyle baş başa bıraktık. Hepsine bisikletleriyle harika bir yaz tatili diledik.


22 Haziran 2013 Cumartesi

Bora ile Dragon Boat Festival

Bora ile 25 Mayıs'ta bu yıl Türkiye'de 6. 'sı düzenlenen Dragon Boat Festivali'ne katıldık. Şirketlerin gönüllü çalışanlarından oluşan kürek takımları birbirleriyle yarışıyor, aynı zamanda festival alanında ilginç yarışmalar ve aktiviteler düzenleniyor. Bizim şirketin kürek takımının da Dragon Fest'e katıldığını duyunca ailecek yola düştük ve yarışların düzenlendiği Haliç'e gittik.  Bu yıl Türkiye'de yapılan yarışlarda bir ilk olarak tamamı meme kanserini yenmiş kadınlardan oluşan bir grup yarışa katıldı.Festival alanı Bora için koşup oynanacak, güneşlenecek, ilginç gözlemler yapılacak bir alandı! Babacığı insanların yoğun ilgi gösterdiği festival alanı çevresinde araba için park yeri bulamayınca Bora ile beni birkaç saatliğine baş başa bırakıp gitti. Olaylar bundan sonra başladı... :)


Bora'yı uyku saati de geldiği için bebek arabasında en azından bir saat tutabilirim, lay lay lay yaparak gezeriz biraz sanmıştım. Ama öyle olmadı. Bora kalabalığı, göklerde uçuşan koca balonları, eğlenen insanları, hazırlanan kürekçileri görünce can oldu! Arabanın ön tarafından kıvrılarak inen Bora araba ile beni geride bırakıp yayından fırlamış ok gibi denize doğru, kalabalığa doğru koşmaya başladı! O an kanım dondu! Koşup hemen yakaladım ama saniyeler içinde kafamdan nasıl sahneler geçti bilseniz... Malesef ilk saatlerde festival alanında tanıdık kimse bulamadım. Şirket standımızın kurulu olduğu yere gidip bebek arabasını park ettim :) Ve Bora ile yaya yaya takıldık :) O oraya buraya koştururken ben de peşinden koşarak öğle yemeğini kaşık kaşık yedirdim. O stand senin bu stand benim koştuk durduk. Farklı insanlarla tanıştık Bora sayesinde, komiklikler yaşadık :)


Bizim şirketin standında görevliler öğle yemeği için sandviç servisi yaparlarken Bora da standın arka tarafını keşfetmekle meşguldü.Boşalan bir su damacasını kapan Bora kendini ortaya atıp frisbee oynayan insanların arasına daldı elinde damacana ile! Bora'yı engellemek mümkün değildi. O damacana epeyce yerlerde süründü, çimlerde yuvarlandı. Elinden almaya kalktığımızda yaygara koparıldı! Bir ara gökyüzündeki koca balonları görüp balon diye ağladı durdu :( Ona balon bulabilmek için dolaştım durdum, ikimiz de terden, yorgunluktan helak olduk! Acil durum çağrısı yapıp babacığa "Çabuk yetiş!" dedik :) Yetişti ve elleri yüzleri yapış yapış olan, yorgunluktan bitkin düşen Bora ile Derya'yı kurtardı :)