Sayfalar

26 Temmuz 2013 Cuma

Hamilelik

6 aylık hamileydim, böyleydim...Karnımı gere gere pozlar verirdim, Allah verir, yine olursam etraftakilerin göz zevklerini bozma konusunda iddialıyım! :):):)

 
 
 
Bir de utanmadan hamile hamile dağ tepe tırmanır, erkekleri sollardım...Ne ayıp! :)
 

Hayat çok güzel!
Herkese sevgiler :)
 

11 Temmuz 2013 Perşembe

Yaz Bora'sı

Bora son günlerde her fırsatta banyoya girmek istiyor. Tam su kuşu oldu! Önceleri başına su döktüğümüzde korkan sarı civciv şimdi duşta bale figürleriyle kendi kendini yıkıyor. Özellikle haftasonuysa ve evdeysek en az üç kez duş alıyor paşam! Biz oralı olmasak bile o şortunu duşun girişinde çıkarıp içeri atlayıveriyor! Bu su merakı onun daha 1,5 yaşına gelmeden tuvalet eğitimini neredeyse tamamlamasına yardımcı oldu gibi...Buna seviniyorum :)


Tuvalet eğitimine sevinirken Pazar gecesi pipi şoku yaşadık :( O uyurken bezini açıp bir bakayım dediğimde ciddi bir kızarıklık ve şişlik görünce çok üzüldüm. Hemen hastaneyi arayıp acile yetiştik ve küçük bir müdahele ile iltihabı alındı.Canı çok yandı ama kısacık bir ağlama sonrası yatıştı hemen. Sonrasında kullanmamız gereken antibiyotik ve kremler oldu.İyileşme yolundayız... O gece 1:30 civarı pipi mesaisinden dönerken hemşire ablaların Bora'ya verdiği boya kalemleri ve boyama kitabıyla neşemizi bulup eve girdik. 


Ev işleri için yardımcı çağırmaya ara verdim. Yardımcımı ben yetiştiriyorum :) Şaka bir yana, ben hiçbirşey söylemiyorum o öyle iyi bir gözlemci ki herşeyi proaktif yaklaşarak hallediveriyor! Geçen gün Bora ve ben mutfakta yalnızken bulaşık makinesini boşaltmak için açtım. Bir baktım geçmiş makinenin yanına bardakları alıp alıp bana uzatıyor. Nerdeyse tüm makineyi Bora'yla birlikte boşalttık desem inanır mısınız? (Tabi ki çatal bıçaklar hariç;) )
Çamaşırlar yıkandığında "İlla makineyi ben boşaltacağım!" diyor, asarken minik elleriyle tek tek bize mandal uzatıyor. (Dikkat ettiyseniz "bize" dedim. Bora'nın bu kadar yardıma meraklı oluşunda babasının bana her işte yardım etmesinin payı büyük bence...)


Bir de son günlerde benim pembe kocaman şemsiyemle gezme huyu başladı. Güneş gözlüğünü de görmesin, hemen gözüne geçiriyor veya saçına takıyor! :) Geçen sabah babannesine boyundan büyük bu şemsiyeyle birlikte gitti. "Torun alana, şemsiye bedava" deyip kapıdan teslim ettik bizimkini :)


Son moda davranışlarından biri de babasını koltuktan atıp eline kumandayı alıp yerine yerleşmek! Kanalları değiştirebildikçe yeni birşey icat etmiş gibi seviniyor benim can oğlum! :)


Bu da nihayet emzik olarak kullandığıu "meme"nin dışında bir memesi olduğunu farkeden Bora... :) Öyle seviniyor ki baktıkça şaşkın oğlum benim :)


10 Temmuz 2013 Çarşamba

Roman

Bugün dilime takıldı bu şarkı. Tatlı sevmemem, acı şeyleri çok sevmemden bahsederken...
Baklavalar, kadayıflar, şerbetler şöyle dursun; çiğköfteler, acılı turşular, acı biberli yemekler beri gelsin isterim hep :)
10 yıllık bir şarkı olsa gerek...Öğrenciyken radyoda dinliyordum, klibini hiç izlememişim. Bu akşam dinleyim diyip ilk kez izleyince klibi çok komik geldi :)
En son istediğim şey blogumun "arabesk" leşmesi tahmin edersiniz. Ama arada yazıya müzikle es veririm bilirsiniz :)

"Çok ağladım diye sevdiğim o filmi
Yine yeni baştan izlemek gibisin,
Senle ilgisi yok, yok bilmelisin!
Ben acıyı seviyorum, sebebi buuu"

Sevgiler

3 Temmuz 2013 Çarşamba

Beklemek

Büyümeyi bekleriz çocukken, okula gider yaz tatilini bekleriz.Karne alır, hediyeyi bekleriz, tatil sürer okulu özleriz...Öğle uykusuna yatar, mis gibi poğaça kokusuyla uyanmayı bekleriz. Aşık olur, kavuşmayı bekleriz. Nefesimizi tutup pencereden bakar, yoldan geçmesini bekleriz. Beklerken zaman uzar, kısalır; farklı boyutlara gider geliriz... Telefon çalsın, iyi bir haber gelsin isteriz. Askere giden dönsün, sınava giren başarsın, okula giden mezun olsun, beklenen bebek haberi gelsin, sağlıkla doğsun, çocuklar gülsün, hastalar iyileşsin, küskünler kucaklaşsın isteriz. Kekler kabarsın, çaylar demlensin, dostla sohbet edilsin, dertler hafiflesin isteriz. Sevinçler çoğalsın, kahkahalar çınlasın, zaman dursun deriz.

Bekledik biz de... "Oğluma saat alacaktım, fırsatım olmadı" dedi."Sürekli duvara bakıp <<saat ooyydaa...>>"diyor dedi."Bana birşey olursa ona saat alın." dedi. Ameliyat saatini beklerken bile aklı bizim rahatımızdaydı hep. "Acıkmışsındır, git bişeyler ye" deyip zorla gönderdi beni. Yarım saat yokuş yürüyüp İstiklal'e çıktım, yemek yemek içimden gelmedi, "direnenler" e uğradım. Oyalanırken aradı; "Kızım çabuk gel, doktor erken geldi." dedi. Ne demek istediğini anladım ses tonundan...Ya göremezsek birbirimizi bir daha diye yetişmemi istiyordu. Her zaman cengaverlik yapar, ameliyattan, hastalıktan, zorluktan korkmazdı.Bu kez ameliyat önlüğünü giydirmek için odadan çıkmamızı istediklerinde tedirgin baktı biraz, kalkıp lavaboya girdi biz odadan çıkarken. Heyecandan olsa gerek hareketleri serileşmişti. Sedyeye kendi kendine yattı. İki yanağından bastıra bastıra öptüm, sonra annem öptü. İkisinin de gözleri doldu. Ardından anneannem öptü, hayat arkadaşı...Sedyeyle asansöre doğru yol alırken yeğeni başındaydı.Asansöre yalnız uğurladık onu.Beni asansöre almamaları ihtimalini düşünerek ameliyathanenin yerini önceden keşfetmiştim, merdivenlerden üçer üçer atlayıp koşarak indim. Aynı anda ameliyathane kapısında olduk. Beni tekrar görünce gözleri parladı. "Hadi görüşürüz dede!" dedim, başka birşey diyemedim, düşünemedim de zaten... Elini kaldırıp salladı bana, başıyla "Tamam" işareti yaptı. Gözleri korkuluydu biraz, yeni yerler gören küçük bebekler gibi biraz ilgili, biraz kaygılı... O an farkettim, tıpkı Bora gibiydi ifadesi...

O kapıdan girip çıkmasını beklediğim 4 saat boyunca ağladım, korktum, belli etmedim; ümitlendim, dua ettim,  dua istedim, hayal kurdum, eskileri düşündüm, geleceği düşündüm...Bekledim, bekledim...

Onu ne kadar çok sevdiğimi biliyor mu acaba dedim.

Biliyormuş, çıktı...Sedyede onu ilk gördüğümde henüz ayılmamış olsa da mutluluktan ne yapacağımı şaşırdım. Annem ve kardeşimle onu odasına gönderirken neler yapıldığını sormak için doktorlarını bekledim. Gülen yüzleriyle Dr. Kürşat Serin ve Dr. Alper Öztürk'ü görünce "Çok şükür" dedim.Çocukluğumdan beri ve sonra da eski işimde doktorlarla fazlaca haşır neşir olduğumdan rahatça söyleyebilirim; "Bu genç doktorlar hasta ve hasta yakını psikolojisinden anlayan, mesleklerini severek yaptıkları her hallerinden belli olan, gerçekten insan hayatına dokunan bilim insanları..."

Tekrar teşekkür ederim ikisine, ekiplerine, yanımızda olan, destek olan, dualarını eksik etmeyen tüm arkadaşlarıma...

Sevgilerle