Sayfalar

19 Ekim 2013 Cumartesi

Bora ile Rodos Adası

İlk limanımız Rodos Adası'ydı. Sabah gemide demir atmaya hazırlanan mürettebatın sesini duyup kamaramızın minik penceresinden dışarı baktığımda gemiyle tarihe yolculuk etmişiz gibi hissettim. Benim en ufak kıpırtımla uyanan Bora çoktan gözlerini açmıştı, onu da alıp hoop camın önüne oturttum. Ne kadarını anladı bilmiyorum ama Rodos'a vardığımızı anlatmaya çalıştım.

Rodos, Ege Denizi'ndeki on iki adanın en büyüğü ve Yunanistan'ın doğusunda yer alıyor. Dünyanın yedi harikasından biri kabul edilen, antik devirde Rodos Limanı'nda bulunan güneş tanrısı Helios'a adanmış Rodos Heykeli zamanında buradaymış. Ancak tunçtan yapılmış bu 32 metre yüksekliğindeki heykel bir deprem sonrasında yıkılmış. Heykel o kadar büyükmüş ki efsaneye göre heykelin her bir ayağı limanın iki yanına konuşlanmış. Deprem sonrası dizlerinden aşağısı kalan heykelin geri kalan kısmı daha sonra adayı işgal eden Araplar tarafından bir Musevi tüccara satılır.O da deve kervanıyla Orta Asya'ya pazarlar.


Osmanlı Rodos'ta 450 yıl hüküm sürmüş. Bu nedenle günümüzde Rodos'ta küçük bir Türk azınlık yaşıyormuş. Adada dolaşırken Türk kültürüne ait birçok şeyle karşılaşabiliyorsunuz. Aynen korunmuş Osmanlı camileri ve türbeler de var. Biz Rodos'a Mandraki Limanı'ndan ayak basar basmaz kıyıdan görkemli kale surlarının yanından yürümeye başladık. Rodos Kalesi Tapınak Şövalyeleri tarafından inşa edilmiş ve UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alıyor. (Tapınak Şövalyöleri : - Mabed Şövalyeleri, Tapınak Tarikatı / Süleyman Tapınağı ve İsa'nın fakir askerleri - Hristiyan askeri tarikatlarından biridir. Resmi olarak iki yüzyıl boyunca faaliyette bulunmuşardır. Kaynak : Wikipedia)


Yıkılan Rodos Heykeli'nden sonra "Elefos" ve "Elefina" adı verilen iki geyik heykeli günümüzde adanın sembollerinden olmuşlar.


İlk olarak Bora denize girsin diye plajı öğrendik. Tarihi yerleri gezmeyi denizden sonraya bırakıp Elli Plajı'na doğru yürüdük.Limandan 10-15 dakikalık bir yürüyüş sonrası plaja ulaştık. Elli Plajı' nda şezlong kiralayıp güzelce yerleştik, Bora'nın Çeşme sahilinden sonra ilk denize gireceği yer burasıydı. Malesef o gün hava çok güzel olmasına rağmen deniz biraz dalgalıydı. Bora dalgalardan korkup deniz girmek istemedi ama kumlarla bol bol oynadı :)


Denizden ve öğle yemeğinden sonra Rodos'un Old Town denilen kısmına gittik. Neresi olursa olsun kadınlar için çarşı-pazar gezmekten daha zevkli birşey yoktur heralde! Ben de burada birer birer tüm dükkanları gezdim nerdeyse :) Burada da Hırvatistan'da olduğu gibi el emeği, nakışlı, dantel örtülerin çokça olduğunu farkettim. Evlerde artık pek kullanılmasa da dantel ve işleme örtüler bir arada çokça sergilendiğinde göze hoş görünüyor.


Sokaklarda yine birçok yerde olduğu gibi ressamlar turistlerin resimlerini yapıyor ve sergiliyor. Resimlere bakmak, seramik ve porselen objelerin, çeşit çeşit şapkaların satıldığı dükkanlarda dolaşmak çok keyifliydi.



Daha sonra Hipokrat Meydanı'na gittik. Hipokrat Meydanı'nda biraz soluklanıp birşeyler içtik. Hipokrat Meydanı hediyelik eşya satan dükkanlar, cafeler ve restaurantlarla çok renkli  ve kalabalık bir meydan. Akşamları tavernalarla daha da şenleniyor ve turistlerin özellikle ilgi odağı oluyor. Meydanın bir köşesinde 1507 yılında inşa edilen şövalyelerin mahkeme binası bulunuyor.

"Culture needs funds, not haircuts!"



Rodos'ta en çok ziyaret edilen yerlerden biri de Şövalyeler Sokağı. Bu sokakta sağlı sollu eski çağlarda şövalyelerin bir araya geldiği ve konakladığı hanlar yer alıyor. Günümüzde müzeye dönüştürülen binaların üzerindeki armalardan hangi binada hangi şövalyenin konakladığı anlaşılıyormuş.

Tarihi yerleri gezdikten sonra Bora'nın "Gemiyee, gemiyee!" nidaları eşliğinde gemiye, havuza koştuk! Çünkü Bora denizi pek sevmedi :( Havuzun yanındaki jakuziden çıkmak bilmeyen Boracık'ın buruş buruş olan ayaklarını görünce bir an hep öyle kalacak sanıp korktum hatta! :)

Boracığı havuz kıyısındaki barmen abisinin verdiği ufak, şirin hediyelerle ikna edip akşam yemeği için jakuziden çıkarabildik ancak.

Babasına güreş kremi süren Bora :)


Akşam yemeğinden sonra güvertede gezinip Rodos'ta günbatımını izlemek bütün günün yorgunluğunu alan en güzel anlardan biri oldu!




Herkese sevgiler...

Derya

7 yorum:

  1. Ne güzel bir gezi olmuş ve sen ne de güzel anlatmışsın Deryacım :)
    Canımı çektirdin yahu :)
    Çok küçük bir ihtimal ama dur ben bi dua edeyim, inşallah yarabbim biz de gideriz ve ben de post yaparım böyle güzel :)
    Öperim, kuzuyu ayrıca :)

    YanıtlaSil
  2. Ben de önce dua ettim Yunan Adaları'na gidelim diye, sonra duam kabul oldu ki gittim :) Amin amin canım, siz de gidersiniz seneye umarım. Yazarsın sen de güzelce, hem bizim bilmediğimiz için gidemediğim yerlere de gidersiniz siz de. Mesela Kelebekler Vadisi'ne...

    Ben de sizi öptüm çok,

    Görüşmek dileğiyle...

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel yerlermiş ve çok güzel bir gezi olmuş Derya'cım..İmrendim doğrusu..Sevgiler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler Bağnu'cuğum :) Siz de gidersiniz bir gün buraya umarım, beni hatırlarsın gittiğinde ;)

      Sevgiler...

      Sil
  4. Bayılıyorum size ya çocukla nasıl gideriz zor olur mu ki demeden gezebiliyorsunuz tabi Boracımda uyumlu çocuk yani şimdi hakkını yiyemem :D

    YanıtlaSil
  5. Evet Özlem Ablası, doğru tespit! Senin Bora'n çok uyumlu bir çocuk gerçekten ve gezmeyi seviyor. Başka bebeklerin gezerken, tatilde yaşattığı sevimli zorlukları hiç yaşatmıyor bize çok şükür...
    İlerde senin de böyle hem akıllı, hem hareketli, hem anlayışlı hem sevimli çocukların olur inşallah, amiiiiiiiiin! :)
    Olacak, biliyorum :)

    Sevgiler

    YanıtlaSil
  6. Bora bebek sen büyüdün de Rodos'lara mı gittin :D

    YanıtlaSil

Yorumlarınızı çok seviyorum :)