"öyle bir yerdedir ki ulaşabilmek için arnavut kaldırımlı bakımsız sokaklardan yürümeniz, virane evlerin önünden, kağıt toplayan çocukların arasından geçmeniz gerekir. burası eski bir kapının ardındadır, içeri girdiğinizde istanbulu giyinmiş süslenmiş sizi beklerken bulursunuz. içindeki zıtlıklarla sizi bir kere daha şaşırtmayı başarmıştır.
bu yönüyle istanbulu anlatmak istediğiniz birini kolundan tutup götürmeniz gereken yerdir. ya da değildir. götürmeyin, büyüsü kaçmasın.
(escherichia, 02.12.2008 02:11)"
Biryerle ilgili bilgi edinmeye çalışırken ekşisözlük yazarları neler demişler diye mutlaka bakarım.Yukarıdaki entry de buraya gitme isteğimi arttırmaya yetti. Tabi, öneri sevgili eşimden gelmişti bunu atlamamalıyım.Yeni mezunken Süleymaniye civarında bir bankada bir yıl kadar çalışıp etrafta girip çıkmadık yer bırakmayan ben nasıl olmuş da böyle bir yeri atlamışım bilemedim. Üstelik Süleymaniye ve tüm Eminönü'nün Mehmet'le aşkımızın başladığı yerler olması sebebiyle bizim için anlamı büyükken...
İstanbullular bu güzel İstanbul manzarasının aşağı yukarı hangi açıdan görünebileceğini tahmin ederler.Süleymaniye sırtlarından bu harika manzarayı izleyebileceğiniz en özel, en otantik mekanlardan biri Ağa Kapısı. İçeri girdiğinizde farklı bir dünyaya adım attığınızı hemen hissediyorsunuz. Hiç denemediğim ve denemeyi de istemediğim ama kokusu her zaman hoşuma giden birşeydir nargile...Nargile kokuları arasından ilerleyerek kendimize manzarayı en rahat izleyebileceğimiz bir masa seçmeye çalışıyoruz. Ama o da ne? Heryer dolu...Boşmuş gibi görünen masalar bile rezerve edilmiş. Daha çok öğrenci mekanı gibi görünen Ağa Kapısı Cafe'nin cıvıl cıvıl heyecanlı misafirleri heryeri doldurmuşlar.Üst katlara çıkıp kendimize güzel bir masa buluyoruz.
Buraya gelmeden önce meşhur Süleymaniye Kurufasülyecisi'nde yemek yediğimiz için bu sıcak yaz akşamında bize en iyi gelecek şeyleri sipariş ediyoruz : Osmanlı şerbeti ve lohusa şerbeti :) Evet, itiraf ediyorum; doğum sonrası lohusa şerbetine fena alıştım. Aklıma gelmişken evde kalan son çubuk tarçınlarımla bu haftasonu bir şerbet daha yapayım diyorum. Dayanamayıp eşimin Osmanlı Şerbeti'ne de dadanıyorum. O da en az lohusa şerbeti kadar güzel.
Son günlerde dayanılmaz gelen sıcak havalar İstanbul'u terkedip gitmiş sanki.Püfür püfür esen rüzgar eşliğinde bir yandan manzarayı izliyor, bir yandan yan masalarda konuşulanlara kulak verip gülümsüyoruz. Bir türlü içimizden kalkıp gitmek gelmiyor. Gece uzun, Sultanahmet'e doğru yürümeye karar verip "Hadi kalkalım!" diyoruz.
Süleymaniye'den önce Beyazıt Meydanı'na çıkıyor, Sahaflar'ın hala açık olan bir kaç kitapçısına göz ucuyla da olsa bakmadan geçemiyor; Sultanahmet'e doğru ilerliyoruz.Heryer ışıl ışıl...Ramazan coşkusuyla daha bir canlanmış sokaklarda, Sultanahmet Meydanı'nda biraz geziniyor, daha önce belki defalarca geldiğimiz bu yerlerde hala yeni gördüğümüz bazı yerler olmasına şaşırıyoruz. Caferağa Medresesi'ne şöyle bir girip rengarenk dükkanların fotoğrafını çekmeden geçemiyoruz.
Bu güzel İstanbul akşamını anlatan yazımı bitirirken meşhur Süleymaniye kurufasülyecisi'nde yediğimiz acılı kurufasülye ve pilavın fotoğrafını paylaşmadan geçersem yazık olur gibi geldi. Yemek dergisi fotoğrafçısı gibi hissettim bu fotoğrafları çekerken ama iyi ki de çekmişim! Bana kızmayın ama henüz burada kurufasülye yememişseniz hiç yemiş sayılmazsınız söyleyeyim.Ben de en son 6 yıl önce yemiştim ama hala aynı lezzet devam ediyor, bunu anladım.
Ee giderseniz şimdiden afiyet olsun...
Sevgiler...
Deryacığım inanılır gibi değil ama Süleymaniye'ye ben de hiç gitmemişim şu an dank etti.Şimdi olsa soğuk bir lohusa şerbeti:)Çok canım çekti,malzeme alıp yapacağım.Sevgiler:)
YanıtlaSilBu sıcakta ne iyi gider değil mi? Gel birlikte içelim, ben yaparım :)
SilBir gün bloggerlar olarak buluşma düzenleriz...Arada yaıyorlar öyle...
Sevgiler
Evet iyi fikir canım inşallah:))İyi pazarlar
SilCanım sayende bende gezdim yüreğine sağlık öpüyorum.
YanıtlaSilBen de öpüyorum kocaman...
SilSevgiler :)
çok güzel bi yermiş gerçekten keşke bende gidebilseydim... paylaşım için teşekkürler Derya. şerbette harika görünüyor olsada içsem ( : bloguma beklerim
YanıtlaSilMerhaba Çiy Tanesi :) Hoşgeldin!
SilBir gün gidersin sen de, belki karşılaşırız ama tanımayız birbirimizi :(
Ben geldim bile bloguna :)